top of page

“Ben Meis’ten Kaş’a yüzdüm!” - İrem Koçak

“Ben Meis’ten, Kaş’a yüzdüm!” Böyle cümle içinde bile kullanıyor olsam da hala nasıl başladı bitti inanamıyorum…



Yarış Öncesi


Bu yarış o kadar çok aşamalı bir yarış ki, daha suya girmeden önce tamamlamanız gereken bir sabır testiniz var. Ama inanın buna değecek !


Öncelikle yarışa başvurmayı düşünüyor iseniz naçizane tavsiye öncesinde mutlaka bir 5K yarışını deneyin ve hisseiyatınıza bakın derim. Böylelikle hem kendi sınırlarınızı görebilir hem de Meis-Kaş Yüzme yarışında önceki deneyimlerinizi de karşılaştırabilir ve yarış öncesinde de nerelerde kendinizi güçlendirmeniz gerektiğini daha net ortaya koyabilir, hazırlanabilirsiniz.


Meis-Kaş Yüzme yarışı başvurularının açılmasını beklemek sabır testimizin tatlı heyecanlı zamanı. Sonrasında kayıtlar açılır açılmaz koşup başvuruda bulunuluyor. Normalde hemen dolduğu iletiliyordu o nedenle açıklanan gün ve saatte bilgisayar başında olmak faydalı olacaktır. Yarış kaydınızı yaptığınız anda bi heyecan basmaya başlıyor. Bir yandan evet işte başlıyoruz şeklinde bir motivasyon geliyor arada korku ile karışık.


Eğer vizeniz yok ise, hemen vize işlemleri için bir koşuşturma başlıyor. Ben bu noktada bireysel olarak başvurur isem, yarışa çok yakın tarih vermişlerdi. Biraz da yarış zamanı bayrama yakın olacağından konsolosluklardaki yoğunluklar kaynaklı idi diye düşünüyorum. İşimi şansa bırakmamak adına bir acente ile anlaşıp daha erkene randevu bulabildim ve aslında hiç bir şeyle uğraşmadan 3-4 gün içerisinde vize işlemlerimi tamamladım erken bir tarih alabilerek. Burada acente konusunda bana fikir veren takım arkadaşım Melda’ya tekrar çok teşekkürler :) Gerçekten hayat kurtarıcı oldu.


Yarış Hazırlıkları



Vize işlemleri de bitti derken, içinizde bir şeyler kıpırdanmaya başlıyor. Evet gerçekten gidiyoruz değil mi yaa 7.1K yüzeceğiz. Bir panik havası başlıyor bünyede :) Ama bu noktada Taha hocamı dinleyerek dediği gibi haftalık antrenmanlarımı 6-7 K bandında tutmaya çalışıyorum. Bu durumda haftalık takım yüzme antrenmanları dışında eve yakın olan belediye havuzunda da ek 2 ya da 3 günlük antrenmanlar yapmaya başlıyorum. Başvurumuzu Nisan ayında yaptığımız için hazırlık için aslında son 2 ayımız var. Bu andan itibaren antrenmanları yukarıda ilettiğim şekilde yapıp üzerine haftada 2 gün de kara antrenmanları ekliyorum.


Ve tabii ki üçüncü bir kalem de beslenme. Son 2 ayda beslenmeme ayrıca dikkat etmeye ve dengelemeye çalıştım. Su tüketimini arttırdım. Hatta buna o kadar çok alıştım ki hala devam ettiriyorum. Günde en az 2-2,5 litre kimi zaman daha fazlasını tükentmeye başladım.

Hatta yarış öncesindeki hafta içeriside bu ölçeği 2,5 litre ve üzerinde tutmaya çalıştım.

Bu kadar dikkat edip de antrenmanlarda daha iyi hissettiğimi görmek bana güven vermeye başladı. Yanında şimdilik -6 kiloluk kayıp ve yerine gelen + %4-5 lik kas artışının da faydası olduğunu düşünüyorum.


Yarıştan önceki hafta ise jel kullanımını denemek istedim. Çünkü ilk 5K yarışımda (Oceanman Alanya) ne jel kullanabildim, ne de su içebilmiştim. Çok aşırı dalgalı da bir parkur olduğundan çok bitik çıkmıştım sudan… Bu sefer böyle çıkmak istemiyorum diyordum hep kendime. Jel denemeleri de başarılı olunca yani en azından dokunmayınca dedim ki tamam yarışta bunlar kullanılabilir.


Ve hazırlıklar bitip de yarış haftasına girdiğimizde heyecan artmaya başladı. Ama çok enteresandır, heyecan vardı ama bir yandan da çok sakindim. Sanırım çok fazla fire vermeden katılabildiğim ve ekstra antrenmanların beni iyi hissettiriyor olması idi durum.

Bavul hazırlama anına gelince yanıma alacaklarımı yatak üzerine dizip, tek tek kontrol ederek aldım yanıma.


Yarış için yanımda götürdüklerim:


Pasaport, lisans, kimlik, mayolar, gözlük, bone, sudocrem, güneş koruyucu, enerji jelleri

Yarış sabahı kahvaltı için; Sek quark (Sade), granola, muz, teknede içmek için su (1 lt), ufak tefek atıştırmalıklar (protein bar, kuruyemiş)


Tüm çantaya konular 3-4 defa kontrol edildikten sonra geldi sıra Kaş’a doğru yola çıkmaya…

Kaş’a varıp, Meis’i tam karşımızda gördüğümde, sanıyordum ki ada çok uzakta gelecek, bir korku basacak bana ama çok enteresandır ki yine çok rahattı içim, hem de ada sanki daha bir yakın gözüktü gözüme :)


Kitleri alıp dizdim otel odasında aman bir eksiklik olmasın. Dedim ya bu noktaya kadar o kadar çok belge vs. toplayıp, koşuşturup duruyorsunuz ki hep bir şey unutmuşsunuz hissi peşinizi bırakmıyor. 3-4 defa kontrol işi rutinim oldu bu yarışta.


Takım arkadaşlarımla karşılaşıp, bir araya gelince sohbet muhabbet, biraz da fikir alışverişleri derken ilk günü kapatıyoruz Kaş’ta. Yarıştan 2 gün önce Kaş’a gelmek çok iyi oluyor. Hem yol yorgunluğunu atıyorsunuz hem de önceden biraz ortamı keşfetmek iyi oluyor.


Taha hocamızın ilettiklerine uyarak yarıştan 1 gün öncesinde çok güneşte kalmamaya çalışarak günü geçirmek önemli burada. Biz bir kaç arkadaş, Cumartesi gününü yarışın finish noktası olacak Mumi each’ten yana kullandık. Azıcık açılıp uzaktan nasıl gözüküyor vs. nereden çıkacağımızı bir görelim istedik. Gölge noktalarda dinlenip arada denize girerek, kısa bir antrenman yapıp günümüzü karbonhidrat alımı ile kapatıyoruz. Evet sabah yarış var:D


Yarış Günü



Akşam yapılan teknik toplantı sonrasında odalara dağılıp erkenden uyuduk. Aslında otel merkeze çok yakın değildi ama merkezdeki konserin sesi odaya kadar geliyordu. Dedim eyvah daha önceden arkadaşların dediği gibi uyuyamayacak mıyım acaba dedim. Ama o kadar yorulmuşum ki kafayı koyduğum gibi uyudum.


Sabah 06:30’da gümrük kapısında olacaktık. Bende 05:15 gibi kalkarım diyerek saatimi kurmuştum ama 05:07’de kendi kendime uyandım, vücut saati dedikleri bu olsa gerek :)

Kahvaltımı ettim (ancak sadece yarısını yiyebildim. Çok erken saatte bir şeyler yemek benim için işkence) hazırlanıp, yine 3-4 kontrol ile çantama alacaklarımı toparladım. Ve gümrüğe doğru yola çıktık. İşte bu anda bi kıpırdanma başladı bende … 2 aylık hazırlık ve en sonunda o gün gelmişti.


Gümrükte arkadaşlarla bir araya gelmek yine iyi hissetirdi. Herkesin yüzler gülüyordu. Tamam hafiften bir tedirginlik vardı hepimizde ama içlerimiz çok rahattı, mutluyduk.

Teker taker isimlerimiz okundu ve gümrük polisleri tarafından kontroller yapılarak, tekneye bindik. İsimler okunurken geçmeyen zaman, tekneye bindikten bi 10 dakika sonrasında kalkış ile hız kazanmaya başladı. Kıyıda bekleyen destekçilerimize el sallayıp yola çıktık.

Burada teknin arka kısmında idik Kaş’tan uzaklaştıkça nereleri kerteriz alabileceğimizi anlatılan Uyuyan Dev dedikleri kara parçasını ve üzerindeki deve hörgücü ya da meme dedikleri kaya parçasını gördük. Bu konuda kısa bir bilgilendirme tekne de yapıldı.

Ve nasıl geldiğimizi anlamadan rengarenk evlerle dolu minik şirinler köyü gibi Meis bizi karşıladı. Teknede krem, vazelin, sudocrem sürmek yasaktı. Ancak ben sanıyordum ki tekneden inip sürüp, hazırlanıp çantaları geri koyacağız tekneye…


Ancak iş böyle değilmiş o anda öğrenmek biraz sinir bozucu olmuştu. Tekneden inerken eşyalarımızı bırakıyoruz ve aşağı indiğimizde yanımıdaki eşyaları ancak atabiliyoruz orada çöpe. Açıkçası teknede alt tarafta olup, oturmadığımız, ayakta durduğumuz için çaktırmadan kremleri sürdük biraz. Ben aslında güneş koruyu losyonu önceden odada da sürmüştüm bir posta ama sudocrem kısmı önemli idi. Melda’nın yanında küçük bir sudocrem varmış neyseki benim koca kutu yerine onu alıp indik tekneden. Küçük bir iskelede azıcık gölge bir köşe bulup sürünmeye başladık önce kendi sürebildiğimiz yerlere sonra birbirimizi kontrol edip, açıkta bir nokta bırakmadan hepimiz Casper gibi bembeyaz olmuştuk :)


Bu arada sağolsun komşu ülke bizlere paket paket sular getirdi. Onlardan da içtik içebildiğimiz kadar. Bu noktada jellerden birini de içtik. Diğer ikisini mayomun arasına kaymayacak şekilde yerleştirdim. Amacım her saat başında bir jel almaktı.

Ve geldik zurnanın zırt dediği yere henüz saat 08:50 olmasına rağmen başlıyoruz diye bir uyarı geldi. İskeleye doğru yakınlaştık. Önden atlayanlar atlasın diye bekledim. Kalabalıkta Melda ile kaybolmayalım istedik. Birbirimize söz vermiştik, bir arada birbirimizi bırakmadan yüzecektik çünkü.


Bir süre sonra insan sayısı azalınca biz de atladık. O kadar sıcaktı ki su çok iyi geldi gerçekten :)


Ve başladık yüzmeye her nefes alışımda Melda da yanımda idi. Her şey harika idi. Su o kadar mavi ki… Hörgüçü kerteriz alarak ilerlemeye başladık. Sabah erken saatte de o kadar güzel ki dümdüz bir parkur idi ada içerisinde. Normalde yarışlarda ilk 400 metre falan hep işkence gelir bana ama bu yarış çok başka başladı, bilmiyorum çok rahattım çok iyi gelmşiti su. Hatta Taha hocam ilk 1500 metre adadan çıkış bir türlü bitmeyecekmiş gibi gelebilir size demişti. Ama sanki çok hızlı varmıştık o noktaya. Ve dedim ki içimden tamamdır ilk bölümü tamamladık.


Ve kendimizi bi tık daha koyu tonlu maviliklerde bulduk. Açık denize çıktık. Bu noktada çekincelerim vardı. Çok savuracak mı bizi acaba diye. Ama açık deniz sağolsun bize kayak geçti. Arkamızdan bizi kıyıya doğru ittiren dalgalarla gittik ama bu sanıyorum ortalama 1000 metre falan sürdü. Sonra bir anda kesildi yine kollara, bacaklara kuvvet devam ettik. Akıntı bizi biraz saga doğru (Limanağzı’na doğru atıyor gibiydi) ittiriyordu. Burada daha fazla kafamızı sudan çıkara çıkara hörgüce doğru hafif sollu gitmeye çalıştık.

Bu arada bu noktaya kadar hem Meis adası içerisinde hem de açık denize çıktığımız noktalarda tekneleri, botları gördük. Öyle yalnız kalmışlık hissine hiç kaplımadım. Hatta yaklaşık 2500-3000 metrelere ulaştığımızda bir işaretimiz olmamasına ragmen bir bot hafif yanaştı yanımıza kontrol amaçlı. “İyiyiz sağolun” dediğimizde devam edip arkamızda kalan ekibe doğru yöneldi. Hangi ara 3000 metreyi geçtik anlamadım bile bu noktaya kadar çok sakin yüzdük her şey yolunda idi. Hatta 3500 metreye geldiğimizde solumuzda Çukurbağ, sağımızda Limanağzı kara parçalarını görünce dedik Türk sularına geldik. Tamamdır bu iş :) o sırada bir tekne yanaştı yanımıza bu sefer. Sanıyorum fotoğrafçı ya da çekim ekibi vardı bu teknede bir süre bizi takip ettiler, biz yüzmeye devam ettik.


Tam sağ taraftan nefes alıyordum ki sağımda su içinde teknedeki adamı görünce bi aklım çıktı. Elinde goprosu ile “fotoğraf çekiyorum” deyince “heh” dedim en azından büyük bir balık değil kendisi bizi yemez :) Buradan yarıştan önceki gün köpek balıkları videoları gönderip aklımızı alan Tarık abiye de bir selam çakıyorum buradan. Rüyalarımıza girdi teşekkürler, seneye bunun rövanşı olur yalnız benden söylemesi :)


3600 metrelere geldiğimizde bir jel daha aldık. Ama teknelerden su almamıştık henüz. Yine de daha geç olmasın diyerek jelleri yuttuktan sonra en azından ağzımı çalkalayayım dedim deniz suyu ilea ma bir sıkıntı yaratmadı açıkçası iyi hissediyordum :)


3600-4000 metrelerde ise artık hörgüçe bakmak zorlar oldu beni çok tepede kalıyordu çünkü. Bu noktada geçen sene yaşadıklarını anlatan arkadaşlarımızdan Mertcan’ın dediği yuvarlak şeklinde yeşil tepe çok net olmaya başladı karşımda. Mumi beach’te bu tepenin az solunda kalıyor aslında. Yeni kerteriz noktam 4000’lerde bu yeşil tepe oldu hep. 4-5 kulaçta bir hep kafamı kaldırıp kontrol ederek devam ettim.


5000 metre olduğunda hala kendimi dinç hissediyordum. Bir yandan da saatlerle olduğumuzdan diyordum ki az kaldı artık kaldı 2000 metrelik yol. Artık Mumi beach’ın sarı, turunculu şemşiyeleri de seçiliyor. 5500 metre gibi Melda biraz yorulduğunu söyleyince bu sefer biraz öne geçtim. Draftta daha rahat olur belki diye. Dedik bırakmak yok yola devam :) Öyle de oldu rahatça devam ettik bu şekilde.


Bu arada teknik toplantıda son 2000 metreden itibaren balonlar olacağını iletmişlerdi ama tabii ki balon falan görmedik biz sadece son 1000 metrede birbirine çok yakın 2 adet sarı balon vardı. Onlar da olmasa da olurdu. Artık finish çok net gözüküyordu zaten.

Ama finish noktasında merdiveni bulmamız için yerleştirdikleri yatay uzun silindir sarı balonlar çok yol gösterici oldu o yorgunluk ile. Onu iyi düşünmüşler.


Son 500 metrelere girdiğimizde de artık müzik sesleri, anonslar duyulur olmaya başlamıştı. Hatta su bile biraz serinlemişti. O sıcakta o kadar iyi gelmiş ki gerçekten çıkasım gelmedi serin su kısımlarında hehehe :) Ve bir anda merdivenleri gördüm karşımda çok net.

Aman tanrım bitti galibaa… “İreeeemmmmm” seslerini duyuyordum. Merdivenlerden tırmanıp, halıya vardığımda o andaki duygularımı anlatmam çok zor. Tüm antrenmanlar, tüm çalıştığım şeyler gözümün önünden geçti. Şöyle bir arkama bakıp Meis’I o kadar uzakta görünce… “Yok artık taa oradan buraya yüzdüm mü gerçekten” dedim içimden… Ve hemen arkamdan Melda çıktı sudan. Söz verdiğimiz gibi beraberce bitirmiştik bu parkuru. Kocaman sarıldık birbirimize. İkimizin yan yana olması sayesinde o 3 saat hiç uzun gelmedi yarış boyunca bana. Her anı başka eğlenceli idi. Sudan da şahane çıkmıştım. Keyfim yerinde idi. Bir hedefi bir hayali daha gerçekleştirebilmiş olmak o kadar gurur ve mutluluk verici idi ki …


Ben heralde bitik bir şekilde sudan çıkacağım derken, şahane bir şekilde çıktım. O zaman anladım antrenmanlara ve beslenmeye verilen dikkatin nelere destek olabileceğini. Gerçekten o gün bir 2000 daha yüzebilecek enerjim vardı üzerimde.


Şimdi sırada yeni hayaller yeni parkur hedefleri olacak tabii ki…. Ama Meis – Kaş’ın yeri bambaşka olacak eminim. Yine olsun yine giderim Meis’e gerçekten uzun mesafe yarışı için mutlaka yüzülmesi gereken bir parkur burası… Herkese tavsiye ederim.


Ve tabii ki bugüne gelmemde bilgi birikimini bizle paylaşan, canımız Taha hocamıza ve ben kendime inanmazken bana, beni inandıran kulvar arkadaşlarıma kocaman teşekkürler buradan.


Böyle bir uzun parkur planınız var ise umarım seneye de birlikte yine yeniden yüzüyor oluruz. Her şey beklediğimden çok çok daha şahane idi. Mutlaka yüzülmeli bu parkur !


Sevgiler,


Master Yüzücü İrem Koçak





372 görüntüleme2 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page