Taha Engin İle Yiyelim İçelim Yüzelim Podcast serisi beşinci bölümünde Engelli Bireyler ve Spor başlıklı söyleşinin yazıya aktarılmış halini paylaşıyorum. Yazıya Aktaran: "Selin Kırnaz"
Taha Intro- Engelli bireyleri yüzme başta olmak üzere sporun her alanında görmek istiyoruz. Bu alanda uzman Kerem Arda ile bu konular üzerine konuştuk. Engelli bireylerin spor yapma hakkı, olmayana değil olana odaklanmak, sempatiden doğan olumsuz etkiler gibi konularda farkındalık açan bir bölüm oldu. Kerem’in ülkemize katkıları sadece engelli bireylerle spor alanında da değil master yüzmede de çok büyük. İşini her alanda önce gönlüyle yapıyor cimnastik minderlerinden stüdyo kurup bu konuları konuştuk.
Taha - Kerem hoşgeldin. Engelli bireylerle alakalı çalışmalar yapıyorsun ve bir çok katıldığımız master yüzme yarışmasında da engelli bireyleri görmeye başladık. Burada senin tabi rolünün büyük olduğunu düşünüyorum. Arkadaşlığımızdan dolayı senin bu işe vermiş olduğun emeği de gözlemliyorum. O yüzden bu podcast serisine senin de dahil olmanı, anlatacaklarınla bize ufuk açmanı istedim. Engelli bireylerin toplum içinde yer almaları, onların da hakkı olan spor yaşamını kazanması çok önemli. Bize hem bu rolden hem de biraz kendinden bahseder misin?
Kerem - Merhaba Taha’cığım hoşbulduk. Teşekkür ediyorum bu podcast serisinde de ufuk yer almak benim için bir gurur. Senin aracılığınla insanlara ulaşacak olmak da ayrı bir heyecan benim için. Bundan önceki podcastleri de zevkle dinledim. Umarım bundan sonra yıllar boyunca devam edeceğini düşünüyorum. Biz de elimizden ne gelirse yardımcı olmaya çalışırız inşallah. Engelli bireylerle alakalı şöyle bir durum var yarışlarda görmüş olduğunuz, özellikle bizim master yarışlarında görmüş olduğunuz engelli bireylerin çok uzun bir serüvenleri var bu yaşlara gelene kadar. Çünkü hak temelli, eşitlikçi bir yapıda çalışmalar sürdürmeye çalışırken engelli bireylerin bir takım dezavantajları oluyor. Eğitime ulaşmada, spor tesislerine ulaşmada ve benzeri durumlara ulaşmada tabii ki dezavantajları oluyor. Bizim öncelikli hedefimiz bu dezavantajları nasıl avantaja çeviririz noktasında çalışma yapıyoruz. Yarışlarda görmüş olduğun engelli bireyler kimisi bizim çocukluktan elimize gelen, belki elimizde büyüyen böyle çocuklar kimisi de yetişkinlik düzeyine gelip sonradan spor camiasına adapte olmaya çalışan arkadaşlarımız. Ben şöyle bakıyorum engelli bireylerle uzun yıllardır çalışmama istinaden bunu rahatlıkla söyleyebiliyorum seninle de beraber çalışmış olduğumuz Burhan Felek’te ben gönüllü olarak başladım. Yaklaşık 99 sonuydu, aktif yüzücülük zamanımızda o zaman Burhan Felek’te başlatılan bir projeyle engelli bireylerle çalışmaya başladım. Sonrasına bu bende ayrı bir ışık oldu. Hem okul zamanında, hem çalışmış olduğum kurumlarda, hem de sivil toplum örgütlerinde özellikle engelli bireyler özelinde çalışmalar yapmaya gayret gösterdim. Kendimi bu konuda hem akademik olarak hem de saha çalışması anlamında donanımlı hale getirmeye çalıştım. Bugüne kadar yüzlerce öğrencim oldu. Aileleriyle çok ciddi bir mesai harcadık çünkü yeterli bir literatür yok Türkiye’de ya da var olan çalışmalar kaynağa dökülmüş durumda değil. Dolayısıyla kayna ulaşamıyorsanız kaynağı kendiniz oluşturmak durumunda kalıyorsunuz. Ben de mümkün olduğunca hem yazılı hem de sözlü olarak hem arkadaşlarımıza hem de camiamıza kaynak olmaya özen gösteriyorum. Özellikle engelli bireylerin yüzme sporuyla hem fiziksel anlamda, hem bilişsel anlamda, hem de toplumsal entegrasyon açısından ne kadar fayda sağladıklarını biz ölçebiliyoruz öncesiyle ve sonrasıyla. Bunu hem bilimsel açıdan ölçebiliyoruz çeşitli yaptığımız makale çalışmalarıyla, hem de gözleme dayalı ölçebiliyoruz ki geri bildirimlerde o yönde. Sen de bu ışığı gördün ki böyle bir Podcaste bize dahil ettin. Bakalım şu önümüzdeki yarım saat içerisinde inşallah faydalı olmaya çalışırım.
Taha- Olacaksın abi :) Şöyle şimdi orada aslında daha da geriye gideyim aslında 99 dedin, 1999’dan beri bu işin içerisindesin. Yani üniversiteye yaşamının başladığı anların öncesinde aslında bu işlerle meşgul olmaya başlamışsın. Bu önemli bir şey çünkü ben birazda çevremde gördüğüm kadarıyla engelli birey deyince insanların biraz duyguları kabarıyor, duyar kasanlar oluyor, onlar adına üzülenler oluyor, empati yapanlar oluyor. Fakat bunun ötesinde bu işin duyguların dışında da bir tarafı var. İse bir engelli bireyin sağlıklı bir birey gibi eşitlikçi ilkeden zaten yola çıkarak spor yapma ihtiyacı var. Yüzme gibi herkesin yapabileceği dört yaşındaki bir çocukta yüzebiliyor, yüz yaşındaki bir yetişkin de yüzebiliyor. Dolayısıyla kadın yüzüyor, erkek yüzüyor hiçbir kural kaide istemiyor yüzme ve herkesi buna davet ediyor. Böyle bir şey yapıyor olman bu nedenle bence çok önemli. Peki mesela engelli sporcularımız için yeteri kadar testimiz var mı? Dünya Şampiyonası’na giden bildiğim kadarıyla bazı engelli sporcularımız var bunlar ışık oluyor mu? Yeni, alttan gelen, sizin bu hazırladığınız literatürlerle, çalışmalarla ya da kaynaklarla engelli birey sporumuz sadece yüzme değil gelişiyor mu?
Kerem - Şöyle özellikle son on yıldır ciddi bir ivme kazandığı aşikar. Çok ciddi bir kazandı. Bunun da nedeni şu bir; toplumda rol model olabilecek engelli bireylerin almış oldukları ulusal/uluslararası başarılar, ikincisi; engelliler hakkında kanunların Büyükşehir belediye kanunları, yerel yönetimler kanunlarının özellikle Avrupa birliği standartlarına biraz da olsa uyum sağlamaya başlamasıyla kamu kurumlarının, yerel belediyelerin, Büyükşehir belediyelerinin bu işe daha fazla önem göstermesi ama zorunlu ama gönüllü, üçüncüsü; sosyal medyanın her alana etki ettiği gibi bu camiaya da olumlu etki ettiği bilgileri önümüze duruyor. Şimdi engelli bireylerde başarıyı biz düşünürken düşündüğümüz ilk başarı sportif başarı değil. Şimdi şöyle düşünün az önce de bahsettiğin gibi engelli bireylerle alakalı bizim toplumumuzda her konuda olduğu gibi bir acıma duygusu üst seviyede. Biz yolda soğukta yatan bir adama da üzülürüz, yardıma muhtaç bir teyzemizi gördüğümüz zaman da üzülürüz, empati ile sempatiyi biraz karıştırırız. Sempati biraz daha ciddi orana ulaşır ve kişiyle beraber onu yaşamaya başlarız. Dolayısıyla bizim yaptığımız, yapmaya çalıştığımız, tavsiye ettiğimiz konu şu; hep kişilerin kusurlarını, engellerini ya da başka bir şeyini görürüz. Yani işte kusurdan kastım engelden bahsetmiyorum tabi. Bir kişi bir işte kusurludur hep o kişinin kusuruna bakarız, bir kişi hatalı bir iş yapmıştır hep onun hatası üzerine gideriz. Engellilik de öyle bir şey. Engelli birini gördüğümüzde toplumumuz özelinde genelde şu oluyor, kişinin engeline odaklanıyoruz. Örnek veriyorum sol kol ampute bir çocuk düşünelim hep yaptığımız hata, benim de en başlarda yaptığım hatalardan biriydi o çocuğun olmayan sol kolunu görüyoruz ama kaçırdığımız bir nokta var. Var olan bir sağ kolu var ya da iki kolu yok ama iki bacağı var. Hizmet içi eğitimlerde ya da arkadaşlarla sohbet ederken şunu soruyorum çok basit oluyor ama insanlarda şaşırıyor bazen. Diyorum ki bana yüzmenin tanımını yapar mısınız? Şimdi bilgi ölçmek için sormuyorum bunu. Bana yüzmenin tanımını yapın. Teoride der ki işte ellerimizi, kollarımızı, ayaklarımızı, bacaklarımızı kullanarak suyun üzerinde ilerleme sanatıdır. Bedenin çeşitli uzuvlarını kullanarak bir noktadan bir noktaya ilerlemesidir. Bir sürü hem okul döneminde öğrendiğimiz hem de kendi kafamızdan uydurabileceğimiz tanımlar. Herkes bunu söylüyor. Peki ben arkadaşlara bir kaç fotoğraf gösteriyorum. Bizim Beytullah’ın fotoğrafını gösteriyorum, Emine’nin fotoğrafını gösteriyorum, işte Sümeyye’nin, Sevilay’ın fotoğrafını gösteriyorum e şimdi iki kol yok, dördünün de ortak özelliği kol ampute olmaları. Şimdi o zaman yüzmenin tanımını değiştirmemiz lazım. Şunu dememiz lazım; el, kol, ayak, bacak kullanarak ya da vücudun diğer uzuvlarıyla vücut bütününü kullanarak suda ilerleme hareketidir. Bizim tanımları değiştiriyor olmamız lazım. Bugün Beytullah dediğimizde en iyi performans yaptığı zamanlarda 36/37 kelebek yüzüyordu bu adam 50 metreyi ve iki bacakla yapıyordu sadece bunu. Şimdi hangi mastera gitseniz bütün uzuvlarını kullansa da yapamayabilir. Eski sporcu olsa bile antrenmanı yoksa yapamayabilir. Demek Ki bizim tanımları değiştiriyor olabilmemiz lazım. Tanımları değiştirdiğimiz aaa! 1 dakika bakış açımız değişiyor. Bir de şöyle bir şey var Taha çok kullanıyoruz onu. Bizim ekip de çok kullanıyor. Bilinenden bilinmeyene tanımı çok uyuyor bize. Sağ kol çalışıyorsa sağ kol üzerinden çalıştırmaya başlayalım. Var olana odaklanalım, var olmayanı da görmeyelim. Çok komik bir örnek oluyor ama benim nasıl saçım yoksa, karşımızdaki kişinin de kolunun olmamasını çok normal olarak karşılamamız gerekiyor. Zaten bunu normal karşıladığınız zaman siz kişi ile doğru iletişime geçebiliyorsunuz.
Taha - Aynen öyle ona faydalı olacağı nokta da zaten orada başlamıyor mu? Hani olmayan bir şey… Hayatınızda olmayan bir şey düşünün sürekli o olmayan şey üzerine yoğunlaşırsak bu sefer olanları görmeyip ilerleyemeyiz. Dolayısıyla bakış açısı olarak bu yaptığınız şey beni inanılmaz aydınlatıyor. Zaten daha önce senin online da düzenlemiş olduğun etkinliklerde, söyleşilerde de denk gelmiştim. Benim de bakış açımı inanılmaz değiştirmişti. Bir de antrenör olarak düşündüğüm zaman benim de kafamda bazı yargılar var. Biyomekanik şeyler var. Örneğin kol devri dediğimiz bir bölüm var serbest yüzerken şimdi tek kol ampute olan bir bireye bu sefer sen o biyomekanik kuralları ona uyarlayarak yapıyorsun ve bu bir antrenör olarak inanılmaz keyifli bir nokta. Çünkü var olan şeyi, var olduğu haliyle fizik kanunları ile bir araya getirerek belki de başta bahsetmiştik ya literatür, kaynak oluşturma diye bunu en baştan yapıyorsun. Literatürde iki eli iki bacağı olan insanlara yazılan literatürü sen belkide her sporcu için tekrar en baştan yazıyorsun tekniksel ve biyomekaniksel olarak. Bu da inanılmaz, şu anda bana farklı bir pencere sundu vallahi.
Kerem - Evet. Her zaman söyleriz bizim için her sporcu ayrı bir antrenman programıdır. Çünkü uzuv eksikliği, uzuv kısalığı her sporcu birbirinden farklı. Evet temelde asgari müşterekte kullandığın teknikler var ama gerisi bütün her şey özelleşmiş noktada sporcuya göre çalışmanı yapman lazım. Ciddi bir matematik, ciddi bir mühendislik işi aslında. Çoğu zaman da aslında disiplinlerarası noktasında zaten özellikle fizyoterapi ve ergoterapi alanında çalışan arkadaşlar da çok ciddi bir fikir alışverişimiz oluyor. Su üzerindeki denge, su akış hızı, sudaki sürtünme inanılmaz bir memba ve bulduğun zaman da inanılmaz keyif veriyorsa sana.
Taha - Yani genel kurallar yerine kişiye özel bir şekilde oluyor aslında. Zaten antrenmanın bireyselleşme ilkesi vardır. Onu burada en dibini kullanarak, yeniden keşfederek yapıyorsunuz siz. Şey beni etkiliyor abi Merve’yle yaptığımız podcaste de bunu dile getirmiştim “normalleşme”. Biz de bir takım şeyler marjinal kalıyor. Şu anda mesela bizim takımımızda, master yüzen takımımızda engelli bir birey yok ama o kadar çok istiyorum ki hatta bunu daha önce seninle konuşmuştuk. Engelli bireylerin de hiçbir değişikliğe maruz kalmadan gelip aynı antrenman programını yüzüp, aynı şekilde çıkmasını istiyorum. Bunu işte Amerika’daki aldığımız programda orada bir tane engelli yüzücü vardı. Paralimpik dünya şampiyonuydu kız. Diz altı bacaklarından amputeydi ve diğer sporcularla aynı şeyi yapıyordu. Aynı antrenman programı, protezlerini takıyordu, bacak kaldırma hareketleri vs. hepsini yapıyordu hiçbir istisna yoktu. Tabii ki kişiye özgü ufak modifikasyonlar var ama bu bana da olabilir, başkasına da olabilirdi, ona da olduğu kadarıyla var. Bu da beni inanılmaz etkilemişti. Okadar normalleştirmeliyiz ki biz bunu engelli bireyler de bir şekilde “normal” olduklarını tırnak içinde söylüyorum bunu, toplumun bir ferdi olduklarını anlamaları lazım. İşi biraz da fizikten psikolojiye çekeceğim. Aslında baktığımız zaman engelli bir bireyin fiziksel olarak spora yönelmesi o bireyin toplum içerisindeki hem sosyal hem psikolojik olarak da rehabilitasyonuna neden oluyor diye düşünüyorum bu konuda neler diyorsun?
Kerem - Çok doğru. Aslında spor hepimiz için bir toplumsal rehabilitasyon, entegrasyon noktası. Şöyle örnek vereyim içine kapanan bir çocuğu annesi babası hemen bir spor branşına başlatır. Hareketsiz olan bir çocuğu annesi babası spora başlatır ya da çok hareketli olan bir çocuğu spora başlatır. Spor aslında ilk başlarda araç oluyor genelde bizim camiamızda. Sonradan amaca dönüşüyor eğer o işte performans noktasına ulaşacaksa. Şimdi en çok dikkat ettiğimiz konulardan bir tanesinin şu olması gerekiyor; herkes hakkı olan hizmete ulaşabiliyor mu? Burada tabi yine belirteyim kamu sektörü, belediyeler, yerel yönetimler, çeşitli vakıflar, sivil toplum kuruluşları üstüne düşen bütün görevi yapıyor ama toplum nezdinde spor camiasına ya da spor sektörüne birileri kanalize olacakken ya önyargılarını yıkamıyor, girmiyor ya da onlara ışık olacak bir şeyi göremiyorlar. Şöyle bir örnek vereyim sana gördüğümüz bütün sporcular, bize ulaşan bütün sporcular nerede olursa olsun ben çeşitli STKlarda çalışıyorum, kamu birimlerinde çalışıyorum, üniversitelerle işbirliği yapıyorum engelli bireylerin olabileceği her yerde bir işbirliğim var benim gönüllü olarak. Gelen çocukların çoğunun ortak özelliği tesadüfen bu hizmetlere ulaşıyor olması Taha. Bu çok enteresan bir durum. Nerede, ne zaman başladın oğlum spora? Bir hocamla tanıştık şurada beni spora başlattı. Sen nerede başladın evladım? Annem bir kızı televizyonda görmüş ona istinaden geldim. Sen nerede başladın? Bir arkadaşım tavsiye etti öyle. Tesadüfler üzerine… Bizim bu tesadüfleri çözmemiz lazım. Ukrayna’da, Rusya’da özellikle o blokta ciddi bir yapılanma var paralimpik noktasında tespit edilen bütün engelli gruplar çeşitli eğitim ve rehabilitasyon programlarına kanalize ediliyor ve ilgili branşlarda spor olabilir, sanat olabilir, benzeri alanlarda ne kadar eksik varsa istihdam ediliyor ve bu küçükten yetişkinliğe kadar yapılıyor. Bizim az önce bahsettiğin sosyal, psikoloji alana değinecek olursak oraya atıfla şunu söyleyebilirim spor kendini ifade etme aracı. Sözel olarak kendini ifade edemeyen bir çocuk yaptıkları icraatlarla kendini ispatlayabiliyor. Dolayısıyla bir noktada kişinin toplumda birey olmasını sağlama aracı spor, bir şeyi başarma duygusu güdülenmesi ve dolayısıyla ailesinin de bir bütün olarak topluma entegre olmasını sağlıyor. Bu noktada bizim spora tesadüfen başlamak konusunu daha fazla açıyor olmamız lazım. Bunu nasıl yapabiliriz? Bir sürü spor kulübü var. Her spor kulübü kendi branşında kontenjanlarına %1, %2, %3 engelli birey zorunluluğu alarak, bu kanun hükmünde de olabilir, gönüllülükte esas olabilir, ilçelerinde, mahallelerinde taramalar yaparak, örneklerini emsallerine görerek bu çocukları kulüplerinin ya da çalışmalarının bünyesine katılabilirler. Gözlemime dayanarak söylüyorum özellikle ilçe belediyeleri ya da mahalle takımlarında spor yapan engelli bireyler ya tesadüfen o kulübün kapısına uğramışlar ya da hatıra istinaden branşlaştırılmışlar ya da idealist bir antrenörün o çocuğu bulup tespit edip çalışmaya başlamasıyla spora başlamışlar. Toparlayacak olursak engelli bireylerin spor yapmasında toplumsal boyutu var, fizyolojik boyutu var, ruhsal boyutu var, sosyal boyut var hepsini işin içine katarsan inanılmaz bir gelişim var toplumsal entegrasyon konusunda. Başarılı olan engelli bireyleri gördükçe hem kurumların, hem de kişilerin bilinçli olmasıyla beraber engelli spora veya farklı branşlara odaklanan engelli birey sayısında ciddi bir şekilde ivmelenme görüyoruz.
Taha - Bu da aslında biraz gelişmişliğin kanıtı. Bunun farkına varan sürücü, şoför gidip kaldırımda engellilerin yürümesi gereken yola arabasını bırakmamaya başlar. Gerçi bizim ülkemizde kaldırmada araba bırakılıyor da onu geçiyorum ama bir şekilde bir yerden bir uyanış başlaması için engelli bireylerin dediğin gibi işin içerisinde olması gerekli. Bu podcast serisini yapma nedenim aslında herkesin yaşam boyu sağlıklı bir yaşam sürebilmek için yüzebileceğini anlatmak. Engelli bireyler de bunlardan bir tanesi. İşte seninle bu bölümü yapmayı istememdeki amaç da engelli bireylerin rahatlıkla yüzebileceğini söylemek herkese olduğu gibi. Bu spora başlamak isteyen engelli bireylerimiz ne yapmalı? Nasıl bir havuza ya da kulübe önlenmeli? Bunun kulaktan dolma bir şekilde ilerlediğini konuştuk ama bunun doğru bir yolu yok mu? Google’a yazdığın zaman çıkacak herhangi bir yönlendirme ya da şuraya gidip şu hocadan bilgi al diyebileceğimiz bir yönlendirme imkanı var mı buradan aktarabileceğimiz?
Kerem - Hemen şöyle söyleyeyim Türkiye geneline hitap eden bir yayın olacağı bu yaptığımız, özellikle büyük şehirlerde Büyükşehir belediyeleri, yerel yönetimlerin ilgili seansları mevcut. Yüzme olabilir farklı bir branş olabilir tabi konumuz yüzme ama yüzmeden daha farklı branşlara geçiş yapan sporcularımız da mevcut olduğu için bunu söylüyorum. Yüzme geneline inersek bir kere hakkınız arkadaşlar sizin. Engelliler kanunu hakkında, Büyükşehir belediyesi kanununda yerel yönetimler kanununda bu sizin hakkınız. Bir kere ilçenizde bulunan ilçe belediyesi havuzlara, Büyükşehir belediyesi havuzlarına ya da bakanlığın havuzlarına gittiğinizde ilgili kurum yöneticisinden, müdüründen bu haklara, bu kanunlara istinaden hakkınızı talep etmenizi ben öneriyorum size. Tabi ilçe belediyelerinde, büyükşehirlerde, bakanlığımızın havuzlarında çok değerli, kıymetli çalışmalar da mevcut. Önemli olan arz talep meselesi. Şöyle bir durum var. Bazen kurumlar ihtiyaç yoksa ya da ihtiyacı görmüyorsa hizmet veremeyebiliyor, faaliyete geçemiyor ama siz talep ederseniz faaliyete geçmekle yükümlü duruma geliyorlar. Dolayısıyla hakkınız olan hizmeti almanızı ben size şiddetle tavsiye ediyorum. Onun haricinde ilçenizde ya da şehrinizde engel durumunuza yönelik olarak çalışma yapan kulüpler mevcut Türkiye genelinde. Bunları da dört ayrı federasyon çatısı altında topluyoruz. Türkiye Bedensel Engelliler Spor Federasyonu, Türkiye Özel Sporcular Spor Federasyonu, Türkiye İşitme Engelliler Spor Federasyonu ve Türkiye Görme Engelliler Spor Federasyonumuz var. Bu podcast serisinin de işitme engelliler dedik de bunu deşifre edip yazıya aktarmamız erişilebilirlik açısından çok önemli. Dolayısıyla buralardan gidip siz ilgili federasyonlara ulaşarak ya da ilgili yerel yönetimlere, büyükşehirlerde ulaşarak bu hizmetleri alabilirsiniz. Yoksa da açtırma hakkınız mevcut. Onun haricinde benim özellikle yüzme kulüplerine tavsiyem ilgili branşlarda acil olarak branşlaşmanız. İlgili federasyona ister üye olun, branş açın, performans sporcu yetiştirin, isterseniz sağlık için eğitim verin engelli bireylere ama kulübünüzde, antrenmanınızda her kulüp zaten kendi ilçesinde 2,3 engelli bireyi kulübüne kanalize etse bütün çevredeki popülasyonu zaten toparlıyor. Engel grupları ile alakalı olarak belki ilerleyen zamanlarda seninle nasıl eğitim verilebilir, hangi modellere dikkat etmeliyiz, hangi engel grubuna hangi yüzme drilleri verilir bunları da çalışabiliriz Taha.
Taha - Çok çok derinlemesine bir konu zaten. Biz bugün sadece ampute olan yüzücülerden bahsettik ama zihinsel engelleri olan da olabilir, işitme, görme gibi duyu organlarıyla alakalı engelleri olan bireyler de olabilir tüm bu konuları ayrı ayrı değerlendirmek gerekiyor.
Kerem - Bu konuyu toparlayacak olursak arkadaşlar ateş yakacak olan biziz. Bir fitili ateşlememiz gerekiyorsa biz bugün o fitili ateşlemiş olalım. Çok ciddi anlamda söylüyorum 5,6 yıl önce bizim gönüllü olarak İstanbul’da yaptığımız bir kampta İstanbul dışından bir sürü sporcu geldi. Mahallesinden dahi çıkmamış bir çocuk İstanbul’a geldi ve kampa katıldı. İnanılmaz bir sosyal dönüşüm, inanılmaz bir sosyal gelişim yaşadı çocuk. Benim için önemli olan orada performans noktasında iyi bir sporcu olması değil ama bir birey olması noktasında ne kadar fayda sağladığını görüyoruz. Dolayısıyla ajitasyon yapmadan, kişinin hakkını kişiye vererek, kulüplerimize yer açarak ve donanımlı hale gelerek bilinçli bir şekilde engelli bireylere hizmet verme noktasında tavsiyede bulunmak istiyorum. Her zaman arkadaşlarımız bize ulaşabilirler. Senin vasıtanla ulaşabilirler, 7/24 ben mümkün olduğunca sosyal medyadan gelen mesajlara cevap vermeye çalışıyorum ama önemli olan tabii ki yarım saat 40 dakikaya sığdırılabileceğimiz sohbette geniş kapsamlı konuşamıyoruz ama bugün bir fitili ateşleyelim biz ve ne kadar faydalı işler yapabileceğiniz bir kez daha farkına varın. Benim soyleyebilecegim kısa özet budur.
Taha - Harikasın abi! Ben de şöyle söyleyeceğim. Spor bizde hep birbirine karıştırılan kavramlarla kaplı. önemlisi de şu; performans sporuyla fiziksel aktivite amaçlı spor, kaliteli yaşam sürmek amacıyla yapılan sporun yeri ayrı ayrı. Öncelikle bunu yerine oturtmak lazım. Sonra biz kendimizi zaten bu podcast serisinde de adının Yiyelim İçelim Yüzelim olmasının nedeni de o. Biz yüzelim gidelim şurada şampiyon olalım diye değil gerçekten bunu sosyal ve psikolojik olarak kendimizi eğittiğimiz, bunu da yüzerek yaptığımız, yüzmeyi bir araç olarak kullandığımız bir alandayız. Bunun içerisinde engelli bireylerde var. Neden? Bugün ben bir engelli bireyle sohbet ettiğimde ona karşı belki baştan beri bahsettiğimiz sempatiyi ortadan kaldırıp onu da aynı diğerleri gibi tırnak içerisinde belirtiyorum “diğerleri” gibi konumlandırıyorum, o da beni aynı şekilde konumlandırıyor ve belki aramızdaki o sınırlar bir müddet sonra gidiyor. Bu, sporun doğasında olan bir şey. Mesela ilkokul zamanına dönelim kanlı bıçaklı olduğun arkadaşın, düşmanın olduğun arkadaşına maç yapıyorsun kola tenekesiyle ve gol atıp barışıyorsun, kucaklaşıyorsun, seviniyorsun. Sporun böyle sosyal olarak bir araya getirici bir gücü var ve bunu mutlaka kullanmalıyız. Çünkü bizim amacımız kaliteli yaşam. Kaliteli yaşam sürmek istiyorsak da çevremizdeki bakkalından, trafikteki insanına kadar, kulvarımızdaki arkadaşımıza kadar bir çok konuda mutabık olmamız lazım, rahat olmamız lazım, stressiz bir yaşam geçirmemiz lazım. Dolayısıyla da bizim bu tarz konularla barışık olmamız lazım. Bir araştırma okumuştum stres yaşam kalitesini en fazla düşüren şeylerden bir tanesi. Stressiz bir yaşama geçtiğimiz zaman otomatik olarak yaşam süremiz uzuyor. O zaman bunu da aradan kaldıracağımız şey bizim yaptığımız alın işte herkes için spor ve bunda yüzmeyi de araç olarak kullanıyoruz. Bu konuda söyleyeceğin bir şeyler var mı ben yine çok fazla mı konuştum bilmiyorum? :) Bir şeyden daha bahsedeceğim. Bizim master yüzme takımımız var. Yüzme takımımız içerisinde, hatta 20’li yaşlarındaki yardımcı koçlarımızın, antrenörlerimizin bile uzağı görememe durumu var. Bu da bir engel teşkil ediyor baktığın zaman. Kronometre orada çalışıyor kaç geldiğini göremiyor sporcu ya da önündeki antrenman kağıdını tam olarak okuyamıyor ve yandaki arkadaşına soruyor “Şimdi ne yüzüyorduk acaba? Ben göremiyorum, sen bana bir tüyo ver” diye. Oradaki bu yardımlaşma bile takım içerisindeki aktivasyonu sağlıyor. Ben bakıyorum sosyal medyada birbirlerine mentionlıyorlar, akşam yemeğe çıkıyorlar birlikte yemek yiyorlar. Aynı şey değil mi işte? Mesela biz engelli bir bireye sempati duyup, ona duygusal bir şekilde yaklaşmaktan ziyade, ona yardımcı olarak ama bunu içimizden gelerek yaparak harika bir resim ortaya koymaz mıyız?
Kerem - Çok net açıkladın. Ulaşmak istediğimiz konu zaten bu. Çünkü sen acıyıp acıma duygusuyla ya da o ciddi sempati duygusuyla yaptığın zaman emin ol engelli birey bundan hiç hoşlanmıyor. Net söylüyorum hiç hoşlanmıyor. Hatta bir daha antrenmana bile gelmek istemiyor. Çünkü duygular samimi olmuyor ve kendini ait hissetmiyor. Bizim antrenmanlarımız da ya da çalışmalarımız da ben çokça hatta şimdi Umut’a geçen Foça yarışında 1500 metre de refakat ettim. Abi şimdi bağırıyorum Umut’a “hadi hadi” diye kızdım artık çünkü antrenmanda yaptığı şeyleri yapmıyor. Bunu dinlerken de eminim gülecektir. Çıktım azarladım. İnsanlar bakıyor çocuğu niye azarlıyorsun diye. Sporcu o canım. Sporcu yeri geldiğinde azarlanır. Şimdi kişi şuna baktığı zaman engelli bireye bağırıyor çağırıyor… Umut benim için engelli bir birey değil. O bir birey. Onun bir uzvunun olmaması benim umrumda değil! Gerçekten umrumda değil çünkü o benim için kocaman, üniversite okuyan, hayatta kendini idame ettiren bir birey. Zaten işte o duygudan sıyrıldığın zaman zaten hem kendi benliğine gerçekten içinden gelerek yapıyorsun bu işi hem de karşındaki kişiye kendini daha iyi ifade edebiliyorsun. İşte o takımdaşlık da orada başlıyor zaten. Bizim özel sporcular var, otizmli çocuklar bizim amputeli sporcuların tekerlekli sandalyesini itiyor giyinme odasına giderken. Sudan çıkarken yardımcı oluyor. İnanılmaz bir dönüşüm var orada ve bunun içine sporcuların yanında aileler de girdiği zaman böyle o konu anlatılmaz yaşanır noktasında ciddi bir duygu bütünlüğü yaşıyorsun orada. Tabi ki duygularına yine hakim olman gerekiyor, tab ki bazı kayışlar yaşıyoruz arada ama hayır abiciğim… O benim sporcum ve ne gerekiyorsa ben onu yaparım. Tabiki sınırlarımızı çizerek. Spor çok enteresan bir şey. Bağdaştırıcı, birleştirici olguyu herkesin tecrübe etmesini tavsiye ediyorum. Son zamanlarda özellikle son on yıldır bizim masterların da ivmelenmesi çok ciddi. Hayatında bırak yüzme sporunu, hiç spor yokken ya da yüzme bilmezken insanlar yüzme öğrenip bu kadar ciddi ortamlara, ciddi müsabakalara girmeleri cidden toplumsal entegrasyon noktasında ayrı bir engeli aşmış oluyorlar. Çünkü insanların sosyalleşememesi de bir engel. O yüzden ne kadar daha fazla kişiye ulaşırsak o kadar başarılı olacağız inşallah.
Taha - Master yüzmeye biraz girelim. Aslında bakarsan senin master yüzmede yüzdüğün kulüple benim yüzdüğüm kulüp birbirine rakip. Hatta biz belki de futboldaki ezeli rakiplerdeniz ama en çok yardımlaşan kulüpleriz de aynı zamanda. Aramızda bir sporcu trafiği var. Benim antrene ettiğim sizin sporcularınız var. Bir şey olduğunda “Kerem şunu şöyle mi yapıyorduk?” Kulüple ilgili sen beni uyarıyorsun “Taha şunu yaptın mı kulüple alakalı bak bunu yap”. Bir şey oluyor sporcular kendi aralarında yardımlaşıyor. Baktığında biz sahaya çıktığımızda orada bir kontrast yaratıyoruz ama biz aynı şeyi yapıyoruz yani günün sonunda akşamleyin aynı masada yemek yiyoruz. Sahada belki rekabet ama sudan çıkıyoruz birbirimize sarılıyoruz. Gerçekten inanılmaz bir farklılık yaratıyor bunu başka bir şeyle neyle sanatla bunu yapabileceğimizi de düşünmüyorum bunu. Burada çünkü sporun özellikle bizim içerisinde bulunduğumuz spor dalının önemi olduğunu düşünüyorum. Bunu da ekleyeyim dedim.
Kerem - Güzel tespit. Zaten arkadaşlarla konuşuyoruz bazen biz kulüpleri birleştirdikte haberimiz mi olmadı diyoruz :) O ayrı bir duygu. Çok doğal gelişen bir süreç olduğu için istesen kurtulamazsın bunu.
Taha - Çünkü hırsımız yok. Sen beni geçsen, ben seni geçsem ne olacak? Şu olacak; yine biz kazanacağız. Çünkü kategori, master yüzme gelişiyor. Bu arada belki bilmeyenler vardır bizim bugünkü amacımız engellilerle alakalı bir program yapmaktı ama Kerem multidisipliner birisi olduğu için hem iş yaşamında, hem sporcu yaşamında şu an bağlamı kaçırmamak adına o alanlara girmiyoruz. Baktığınız zaman mastır yüzmeye girersek yine 10-15 yıl evvel sizin açtığınız yolda şimdi gelinen noktaya bak. İlk Türkiye’de yapılan master yüzme yarışına ikincisiydi galiba sen de varsın içlerinde. O zaman ben yokum. 10 kişi mi 15 kişi mi ne geliyor. Şimdi baktığımızda herhangi bir x organizasyon olsa bir evente 500 sporcu kayıt oluyor. Yurtdışından gelenler var yani inanılmaz bir yol kat ettik ve burada senin payın çok büyük.
Kerem - Estağfurullah, hep beraber. Şimdi işte amacımız engelli bireyler noktasında bu sayıyı ne kadar artırırız? Biz yavaş yavaş başladık biliyorsun. Mümkün olduğunca açık suya, havuzlara 25 yaş üstü sporcuları ciddi manada kanalize etmeye çalışıyoruz. Var yine masterlarda da. Şöyle bir örnek vereyim sana Uğur vardı kulakları çınlasın. Dursun Sarı’nın kulübünden Bursa’dan. Bizim klasifikasyonda S9/S10 diye en az engeli olan bedensel engelliler kategorisi var. Akdeniz Oyunları’nda engelli kategorisi açıldı sporcu taraması yapacağız o klasifikasyonda sporcu yok. Uğur’da tam hatırlamıyorum sağ ya da sol kol, bir kolu ampute, aradım sene 2013. Ben de o zaman Bedensel Engelliler Federasyonu’ndayım Dursun hocayı da aradım. Abi dedim Uğur’u seçmeye getirir misin? Hadi canım dedi ne seçmesi, olur mu? Sen dedim getir. Abi seçmeye girdi. 100 metre serbest yüzülecek sadece Akdeniz Oyun’larında. Uğur seçmeye girdi bizim Alper Ceylantepe 1 sağ bacak ampute, Uğur 2. oldu. Adam 25 yaşından sonra milli sporcu oldu bedensel engelli milli takımında. Beraber Akdeniz Oyunlarına gittik Mersin’de. Sonra Uğur devam etti boğaz yarışına katıldı 2013’te. Derece yaptı. Şimdi masterları da bıraktı gerçi ama inanılmaz bir şey oldu. Biz master camiaya engelli bir sporcu kanalize etmeye çalışırken, master camiadan milli takıma sporcu geçti. Düşünebiliyor musun? Ama yine tesadüfen! Ben Uğur’u tanımasam, Dursun hocayı tanımasam, onların varlığından haberdar olmayacağım ve çocuk ülke adına bir milli sporcu kazandırmış olduk. Önümüzdeki ilk hedefim havuz yarışları başlarsa özellikle 25 yaş üstü engelli sporcuları bizim bayrak takımlarında kullanmak istiyorum. Belki bizden 1,2 sporcuyu da size veririz, sizde lisanslarız.
Taha - Olur yaparız. Harika olur! Eklemek istediğin şeyler var mı Kerem? Yoksa ufaktan kaçalım.
Kerem - Vallahi iyi oldu. Ben bazen röportajlarda, söyleşilerde, online eğitimlerde konuşup konuşup sonra tüh ya şunu da söylemeyi unuttum dediğim şeyler oluyor ya da dinledikten sonra ben çok “ee” demişim ya da şunu çok tekrarlamışım dediğim oluyor ya da aynı şeyi çok konuştuğumda ister istemez ezbere de kaçıyor ama çoğu şeyi toparladığımızı düşünüyorum ve inan şu an tamamen hevesli bir şekilde gönülden konuştuğumu belirtmek isterim. Sonuç itibari ile yapmaya çalıştığımız durum şu, biz yüzme camiasından, bu branştan yetiştik, bu camiadan gelen insanlarız. Bu camiadan ekmeğini kazanan insanlarız. Hayatımızı yüzme sporu ile idame ettiriyoruz. Yüzme sporuna bir kere bir vefa borcumuz var. Yüzme sporunu nasıl bir mozaik halinde daha ileriye taşıyabiliriz onun telaşı içerisindeyiz. Dolayısıyla tüm gruplardan, yaş, cinsiyet, engelli, engelsiz ayırmadan herkesin bu harmoni de olmasını hedefliyoruz. Biz bu yolda 1, 2 kişiyiz önemli olan 1000 2000 kişi olmak. Nasıl ki bahsettiğin gibi ilk master yarışması yapıldığında 10, 20 kişi varsa şimdi 500 kişi var bu yolda da ilerleyen, bu yolda ışık olacak biz 1000 2000 kişiyi arıyoruz. Elimden geldiğince herkese anlatmaya çalışıyorum. Anlatmaya devam edeceğim. Bu seride inşallah bu konuda yol gösterici olur arkadaşlarımıza. Lütfen karşınızdaki kişinin bir birey olduğunu görerek, bilerek hareket edin ve tüm doğallığınızla yaklaşın. İletişimin en önemli birincil kuralı bu. Çok teşekkür ediyorum beni davet ettiğim için Taha’cığım senin de ağzına sağlık.
Taha - Çok sağ ol. Ben de buradan şöyle bir açıklama yapmak istiyorum. Bu podcast serisini ilk haliyle, belki başından, belki kıçından biraz kesip direkt yayınlıyoruz ve nasıl anlattığımızın önemi olmadığını düşünüyorum. Çünkü biz profesyonel röpörtaj uzmanı değiliz. Bunu dilimiz döndüğünce anlatıyoruz. Bizim işimiz bu değil. Biz sahadayız sana bugün geldiğinde de dedin ya eşofmanları giymişsin Taha artık yöneticilikten ziyade benim sahada olmam lazım buradan besleniyoruz… Aynı şey bizim oyun alanımız hatta Efe’yle olan podcaste de söylemiştim bunu havuz… Havuz deckinde, havuz başındayken biz kendi işimizi yapıyoruz. Dolayısıyla burada anlattığımız şeylerin ben önemli olduğunu düşünüyorum. Bizi dinleyecek olan insanların da bunu yakışıklı bulacağını düşünüyorum. Umarım onların da hoşlarına gider. Bir farkındalık açıcı durum olur. Yine seninle 2 dakika şurada konuştuk kendime 3-4 tane not aldım. Birincisi bu podcasti deşifre edeceğiz, yazılı olarak hem blok sayfamda hem de linkin olarak bu podcatin açıklama bölümüne koyacağım. Onun haricinde takımımıza mutlaka ve mutlaka engelli bir sporcu birey alacağız gibi notlarım var. Çok teşekkür ediyorum abi çok herşey için sağol. Ağzına sağlık.
Kerem - Eyvallah! Ben teşekkür ederim. İyi dinlemeler.
コメント