Geçen hafta sonu (5-7 Mayıs 2023) Aquamasters Yüzme Yarışması'nı geride bıraktık. Sıfırdan yüzme öğrenip, ilk yarışmasını yüzen sporcumuz Levent Demirel'in yazısını sizlerle paylaşıyorum. İyi okumalar...
Taha "İlk Defa Yarış Yüzdüm" Genelde bu ve benzeri şeyleri kaleme almam. Yaşar, tadını çıkarır, geçer giderim. Fakat hikayesini dönünce anlatırım diye söz vermişim madem, anlatayım. Taha hoca ile O'nu bayıltacak benim antin kuntin sorularım, O'nun "Abi sorularının cevabının çoğu suda yüzmeye devam ettikçe bulacaksın" diyaloğu nasıl olduysa bir şekilde Antalya Aquamasters 1 Km yarışını yüzebilirsin, denemelisin yönlendirmesine evrildi.
Konuşmanın geçtiği tarih 1 Nisan 2023, yarış ise 5 Mayıs 2023'te. Taha'nın şu cümleyi kullandığını çok iyi hatırlıyorum "denizle, psikolojik sıkıntın yoksa, olağanüstü bir şey sakatlık, kaza vb yaşamazsan %95+ yapabileceğine eminim, inan bana bu işi uzun yıllardır yapıyorum bu teşhisi koyduğum tahmini 100+ sporcu adaylarından birisin". Benim penceremden de bu diyalog Nisan da antrenman programı mesafeleri hızla yükselecek 500 metrelere, 1000 metrelere kadar çıkacak, hocanın %95 teorisi anlamlanacak diye anlaşıldı... Program da bir ilerleme olduğu gerçek ama benim hayal ettiğim gibi bir şey olmadı. Kayıt işlemleri, seyahat organizasyonu gibi bürokratik geyikleri geçtikten sonra yarışma alanına geldiğimde hoca ilk defa tecrübe edenlere "Bugün deniz soğuk, yer yer daha da soğuk olacaktır, kontrolünüzü kaybetmeyin yavaş başlayın" gibi bir konuşma yaptığında elimde bu işi yapabileceğime dair tek bir matematiksel veri yoktu. Tuzlu suda yüzmenin daha kolay olacağı şehir efsanesi ve pek çok moral verici dostun goygoyu dışında, mühendis kafam "ne bok yemeye geldin daha çok erken" diyordu... Fikri olmayanlar için yarış parkuru bir köşesi başlangıç/bitiş olan diğer köşeleri kırmızı dubalarla işaretlenmiş eşkenar bir üçgenin çevresinde bir tur atmak gibiydi. Başladığınız yerden birinci kırmızı dubaya, ondan ikinci kırmızı dubaya, oradan da başladığınız yere yüzmeniz gerekiyor. Bizden önceki 500 metre yarışı için, benim tahmini kenar ortay mesafesi olarak düşündüğüm başlangıç/bitiş ile kırmızı dubalar arasında da sarı dubalar vardı. Ve yarış başladı...
Öncesindeki tavsiyeleri dinleyip öndeki curcunaya katılmadan, en sonlara doğru suya girdim. Nedenini hala anlamamış olsamda hocanın altını kalın çizgilerle çizmiş olmasına rağmen kendime göre hızlı bir tempodaydım herhalde. Sarı dubaya gelmeden inanılmaz yorulmuş bitmiş bir haldeydim. Soğuğu sevmeme rağmen su benim için bile bayağı soğuktu. Hocanın yorulduğunuzda dinlenin tavsiyesi bile bu bölümde işe yaramıyordu. Dinlemek için suda sabit dururken bile ekstra yorulduğumu hissediyordum. Klasik matematik yapmaya başladım çok yorgundum, hesabıma göre daha 150 metreyi bile geçmemiştim. İnanılmaz üşüyordum. Gözlüğümle kavga etmeye ve sağıma soluma bakıp yarışı bırakan var mı, nasıl bırakılıyor acaba diye arayışa girmiştim. Kendimce önümde 850+ metre yol var, çok yorgun ve üşüyordum. Biitmesi imkansız geliyordu. Bu soğuğu başarılamayacak bir iş için daha fazla hissetmenin bir anlamı yok gibiydi. Havlu atmak için tekne bakmaya başlamışken, beni Yüzme İdman Yurdu ile tanıştıran, bu organizasyon da yoldaşlığımı yapan Feride hanımı arkamda gördüm: "bırakıyorum, yapamayacağım" dedim. "Birinci kırmızı dubaya yüz, orada konuşalım" dedi. Birinci kırmızı olduğum yerden 200 metre kadardı, imkansız değildi... Birinci kırmızıya kadar yüzdüm. Feride hanımı gözden kaybettim. Hala yapabileceğime dair inancım yoktu. Soğuk daha az rahatsız ediyor, yavaş yüzmeyi becerdiğim için olsa gerek nefes ilk bölüme göre daha iyiydi. Yarış başında hocanın gruba; "kendi formunuz da yüzün, 30-40-50-60 dakika zorlamayın" dediği, sonra gruba şöyle bir bakıp "20 dakikada parkuru bitirecek performansta sporcu var mı" bakışı aklıma geldi. Demek üst sporcular yarışı 15-20 dakika arası tamamlıyordu. Ben birinci kırmızı dubadayken yarışı tamamlayanlar vardı. Çıkış zamanıma göre kendime göre 15-20 dakika arası doğru zamanda doğru yerdeydim. Yanımda iki yetişkin arasında (hocaları ya da ebeveyn leri mi bilemiyorum) daha sonrasında yarışmayı tamamlayan en genç sporcu ödülünü alan, bir genç sporcu vardı. Genç benimle aynı duyguları yaşıyordu. Sürekli havlu atma havasında yanındaki hocalar moral verici konuşmalar yapıp "haydi iyi gidiyoruz, on beş kulaç daha atıp dinlenelim " gibi telkinler veriyordu. Bu bana da gaz verdi. Önümdekilerden birini arkadan Feride hanıma benzettip, havlu atma işini ikinci kırmızı dubaya ertelediğimi söylemek için yetişme gayretine girdim. İkinci kırmızı dubaya vardığımda hedeflediğim sporcuya yetişmiş, hatta geçmiştim. Bu arada sporcu Feride hanım değil hatta hanım bile değildi. Başka bir erkek sporcuydu.
Yarışın 2/3'ü bitmişt. O bölüme kadar yüzüp o soğuğu iliklerime kadar hissettikten sonra artık feriştahı gelse havlu atmazdım. Artık o seçenek hiç aklıma gelmedi. Sonuna kadar yüzdüm. Kıyıya yaklaştığımda dip gözükmeye başladı, bitmişti ama ben de bitmiştim. Bundan sonrasını yürüyerek çıkayım dedim Dördüncü denememde ayaklarım yere basabildi. Akdeniz'in berrak suyu, gözlük ve yorgunluk mesafe algımı kaybettirmişti... Yarışı bitirdiğimde hiç bir şeyin farkında değildim mutlu muydum? Öfkeli miydim? Heyecanlı mıydım? Yorgun muydum? Ta ki sudan çıkan her sporcusunu tek tek kucaklayan Taha hoca'yı görene kadar... Hocam "çok zordu bunun üzerine akşam konuşalım" dediğimi, O'nun da "bitti abi, bir kilometre yüzenler kulübüne hoş geldin" dediğinde aydınlanma yaşadım. İlk 150 metre'de becerememiş olmanın hüznü, yerini başarmanın mutluluğuna bırakmıştı. Herhalde şampiyon benin keyfimde değildi... Ertesi gün nirvanamdan, normal insan seviyesine indiğimde hoca ile durum değerlendirmesi yaptığımız da şunu öğrendim ki; bu spor için klasik kara sporları matematiği ve formülasyonu geçerli değilmiş içinde gizli sanatsal bulmacalar varmış. Terlemeden yapılan, içinde sanat ihtiva eden bu sporda bir sonraki bölüme geçmek için siz sanatçı kulvardaşlarımı Pazartesi antrenmanda kutlamaya davet ederim. :) Master Yüzücü Levent Demirel Konuk yazar
Comments